Değerli Dostlar!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız hepimize kutlu olsun!
Aynı zamanda Büyük Millet Meclisimizin açılışının da 100. yılını kutluyoruz. Çocuk bayramı kısmı için bir 7 yıl daha beklememiz gerekiyor. Ama olsun, yıl dönümleri iyidir bahane olur hatırlamaya.
doğum günleri, özel günler, bayramlar da böyle değil mi zaten...
Bu bayram, TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935'te 23 Nisan Millî Bayramı'yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin
1927'de ilan ettiği ve ilki Atatürk'ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu.
23 Nisan'ın Çocuk Bayramı olarak kutlanışı 23 Nisan 1927'de Atatürk'ün himayesinde başlamış.
Tarihçesine girmiyorum, bu konuda kurulabilecek en güzel cümleleri sabahki yayınında sevgili Ünsal Ünlü kurdu zaten. merak eden bakabilir.
https://www.youtube.com/watch?v=deHZvso2uu4
Sağ olsun, kendisine gönderdiğim, klibi adımı zikrederek paylaştı, twitterda hiç görmediğim kadar bir ilgi gördüm... çok teşekkür ediyorum...
Bugün, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Klibi hazırlarken de geçmiş fotoğraflara bakınca çocuğundan yaşlısına aydınlık, yarınına güvenle bakan insanlar görüyoruz. Zaten cumhuriyetimiz yaş meselesine pek takılmamış malum. 10 yılda 15 milyon genç bu sayede oluştu.
Bugün en azından çocuklar mutlu. Gözlerinde doğum günleri haricinde kendilerine hediye edilen biricik günün verdiği mutluluk var.
Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse her çocuk gibi sevincini abartarak ortaya koyanlar da yok değil ama hoş görmek lazım.
Mutlu olmayı dizginlemeye çalışırsak zaten, çok değil bir 10 20 yıl sonra karşılaşacakları hayatın onları sokacağı sıkıntı ve kederin önüne geçmeye çalışmak olur bu.
Hayatın önüne geçemeyiz değil mi?.. Yoksa geçebilir miyiz?..
Mesela, kendinizi egemen hissediyor musunuz?..
Yok mu?..
Peki.
Bu konuda daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Malum 90bin kişilik bir kapasite açığı var :)
E böyle olunca da geriye çocuklar hakkında konuşmak kalıyor. Ama gelinleri mi konuşalım, işçileri mi?..
O da olmuyor... Ne konuşacağız bugün? En iyisi içimizdeki coşkuyu da fazla örselemeden lafı da kısa tutmak aslında...
Ha bir de marş konusu var. istiklal, 10.yıl, izmir, pek kullanılmasa da 50. yıl marşlarımız var. Böyle günlerde hep içimizde olan ama günlük hayatın kovalamacası yüzünden kenarda köşede kalmış duygularımızı harekete geçiren şeylerdir marşlar.
Bir bakıma toplumun da çimentolarından biridir. Meclisimizin 100. yılı için yazık ki bir varlık gösterilmedi, ama umuyorum önümüzdeki 3 yıl içinde cumhuriyetimizin 100. yılına yakışan bir marş da hazırlanır.
Ben bir müzik insanı değilim ama bunu kendime görev edinip her fırsatta hatırlatmaya çalışacağım...
Ayrılmadan, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en değerli mirasın cumhuriyete, ama öyle hamasi sözlerle değil, gerçekten kalpten bağlı kalma bilinci olduğunun altını çizmek istiyorum.
Bunun için de kısa cumhuriyet tarihimizin ne aşamalardan geçilerek yazıldığını, önce kendimizin anlaması lazım.
Size Atatürk'ün Söylevini okumanızı tavsiye ediyorum. Nutuk yani...
1980 darbesinin zaviyesinden (ne demek, bakış açısı) hazırlanmış ilkılap tarihi ki koskoca Türk Devrimine devrim diyememiş bir bakış... İnkılap tarihi dersleri okul zamanı hepimizi bunalttı malum. Şimdi not kaygısı olmadan, sadece öğrenmek için söylevi okuyun derim.
Böylece hayatımız için vereceğiniz kararlarda da, çocuklarımıza aktaracağınız mirasta da içi dolu, gerçeklerle donatmış oluruz kendimizi...
Bu seferlik bu kadar olsun.
Sevgiyle kalın.