Bunu sakince bir düşüneyim dedim ve anında karşıma çıktı... Evet bu ülkenin sakin olmaya ihtiyacı var.
Büyük pencereden bakınca bir şey değilmiş gibi görünüyor ama buyrun işte benim bile ömrümün üçte biri, aklımın erdiği zamanın ise yarısından fazlası bir süredir, ülkecek her Allah'ın günü hop oturup hop kalkıyoruz. Biraz dışarıdan bakmaya çalışsam bille her yıl bir seçim yapıyormuşuz gibime geliyor. Zaten de öyle aslında...
Gayet majör konularda, derinlemesine inceleme yapmadan, konunun uzmanlarının görüşlerine danışmadan, yangından mal kaçırır gibi kararlar vermemiz bekleniyor. Üstelik süreçler içinde konuşulan argümanların yöneltilen soru cümlesiyle uzak yakın ilgisi olmadan.
Sen ve senin gibi düşünenler, vaktiyle şunu şöyle, bunu böyle yaptığı için şimdi berikini böyle yapmak gerekiyor şeklinde, elmanın armutla toplandığı, üzümle çarpıldığı, tutarsız laf kalabalıkları...
Kim daha yüksek tondan bağırırsa onun daha haklı olduğunu sanan, sorgulamayan bir toplum olduk çıktık. Üstüne bir de zayıf bir hafıza eklenince, dün söylediği ya da yaptığı bir şeyin bugün tam tersini savunan liderler, o an için karşısındaki güruh ne duymak istiyorsa onu söyleyip günü kurtarmaya başladılar...
Bu meseleler daha da çeşitlendirilip uzun uzun anlatılabilir. Ama buna artık zaman yok.
Hemen yapılması gerekenler var onun yerine...
İlk elden 3 Y birbirinden ayrılmalıdır. Biri diğerinden daha üstün olmayan bu mekanizmadaki unsurların işleyişlerindeki dengeyi tekrar kurmamız gerekiyor.
Bu 3 unsurun, yenilenen koşullar ve gelecekteki ihtiyaçlar öngörülerek kendi içlerinde yeniden yapılandırılmaları lazım.
Yasa koyucunun, temel konularda, işleyişinde kötüye kullanmaya yol açabilecek boşluklar olmayan kanunlar hazırlaması gerekir. Bunun olabilmesi için, her türden ideolojik kimliğinden soyunarak, sadece ilkeli bir adaleti yapılandırmayı amaç edinecek uzman hukukçu ve dil bilimcilerden oluşacak bir komisyon kurulmalıdır.
Anayasa dediğimiz metin, her konuya derinlemesine yön vermek yerine adını da aldığı ana koularda sınırları çizmeli toplumun her kesiminden insanların anlayabileceği bir dille ve olabildiğince az ama kapsamlı maddelerle, herkesin ezberinde yer bulmalıdır...
Kanun dediğimiz şey, herkes için lazım. Dolayısıyla birileri tarafından suistimal edilebilecek, maharetli hukukçuların boşluklarından faydalanabileceği şekilde değil, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde, adil yargılanmaya yadımcı metinler olarak hazırlanmalıdır.
Bu metinleri değerlendirecek savcı ve avukatların da görevleri gereği taraf oldukları kişileri, baskı ve korkulardan uzak, en iyi şekilde değerlendirmeleri, hakimlerin de maddi deliller ve yasalar haricinde kalan her faktör için kör olmaları ve tarafsız kararlar almaları gerekir.
Ekonominin unsurları ancak bu denli güveniliilr bir yargı sistemi olduğunda gelişebilir.
Yabancı sermayenin kendini güvende hissetmesinin yegane sebebi olmasını geçelim, yerli ekonomi için de herhangi bir uyuşmazlık durumunda ya da yanlış uygulamada, ihtilafların adil ve hakkaniyetli bir şekilde çözülmesi, hayati önem taşır.
Kanunlarca suç kabul edilen bir eylem gerçekleştiğinde, öznesinin kim olduğuna bakılmaksızın, eşit olarak uyguanacak cezai yaptrımlar, toplumsal düzenin sağlanması için önemlidir.
Ancak bu şekilde bilim üretmekle yükümlü olan kurumlar özgürleşşebilir ve özgüveni yüksek, işini doğru yapan bireyler yetiştirebilir.
Zaman geçirilmeden, ülkenin tarım, hayvancılık ve başta katma değeri yüksek sektörler olmak üzere sanayinin hemen her alanında geliştirici politikalar üretilmeli ve bu politikalar hükümet değil, devlet politikası olarak uygulanmalıdır.
Yeni teknolojiler üretmek için, örnek vermek gerekirse, uzun ömürlü ve kolay yenilenebilen pil üretimi gibi konularda başta üniversiteler olmak üzere ilgili kamu ve özel kurumların harekete geçirilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.
Daha çok konu var ve yazmakla bitecek gibi görünmüyor...
Ancak her şeyin temelinde acil olarak gündeme taşınması gereken konular, adalet, eğitim, ekonomi ve diplomasi...
Çünkü bu ülkenin daha fazla kaybedecek zamanı kalmadı.