Bugün kendisi de bir çiçek olan sevgili eşim, eve gelirken çeşit çeşit saksı çiçeği alıp gelmiş. İçlerinden biri de arslan ağzı...
Hop! Işık hızıyla döndüm mü sana çocukluğuma :) Bahane aradığım da doğrudur ama gerçekten, yazlığımızın bahçesinde en sevdiğim çiçeklerden biriydi arslan ağzı. Her akşam Edremit dönüşü şortunu giyip hortumla suladığı Atatürk çiçeği babama rezerve olduğu için, bize de diğerlerinden seçmek kalıyordu haliyle... Bizimkilere sorsanız bilmezler aslında ben hangi çiçeği severim, yani daha çok... İçten içe, sessizce severdim ben, arslan ağzı ve zıpçıktıları...
Yeni nesil bilmeyebilir, arslan ağzının çiçeğini iki yanından bastırırsanız, gerçekten bir arslanın ağızını andıran bir hal alır... Artık çocuk aklımla ne hayaller, hikayeler uyduruyorduysam onlarla oynarken, unutmuşum ama derinlerde bir yerlerde izi kalmış demek ki...
Bir çocuğun hem çocukluğunu hem de ilk gençliğini geçirebileceği, zamanın şartlarına göre en ama en! güzel yerlerden biriydi yazlığımız. 1 Mayıslarda Edremit'in doktorları, avukatları ve eczacılarından mütevellit bir grup daha yakın olan mesire yerlerinde piknik düzenlerdi. Ama 19 Mayıslarda, babam nöbetçi değilse ya da hastası yoksa, mavi anadolumuza doluşup 35 km uzaktaki yazlığımıza giderdik ailecek. Her seferinde arabadan indiğimde boyumdan uzun otlarla karşılaşmak çok şaşırtırdı beni... Hepi topu 3 hafta sonra okullar kapandığında yaz tatili için tekrar geldiğimizde eser kalmayan o yemyeşil otlar...
Biraz daha büyüyüp de lise zamanına eriştiğimde malum 19 Mayıslar artık katılmam gereken törenlerin de olduğu bir bayram haline gelmişti... Hem de ne tören! Eğitim döneminin belki de en başından itibaren hareketleri belirlenen, beden eğitimi derslerinin yegane konusunu oluşturan, heyecanın da doruklarda yaşandığı...
Heyecanın bir sebebi de, geçit töreninin ardından kasabanın tek futbol sahasında yapılan gösteriyi hata yapmadan tamamlayabilme derdinden kaynaklanıyordu. Ben o gösteri takımlarında hiç bulunmadım aslında ama yine de o bayramın anlamı, bir şeylerin başlangıcını oluşturması, her zaman, şimdi bile kalbimin normalden daha hızlı atmasına neden oluyor.
Yaş aldığım doğrudur. Ama sanırım ben kendimi, 10 yılda yaratılmış her yaştan 15 milyon gençten biri olarak görmeye devam edeceğim. Tabi 10, 95 oldu, 15, 82 o ayrı...
Da...
Şurası da bir gerçek ki, bir şeyler de eksik kaldı, olduramadık...
Aradan geçen zamanda çok gereksizlikler oldu, çok zaman kaybettik. Bu düşünceler ne kadar canımı sıkıyorsa da, çocuklarıma baktığım zaman yine umut doluyor içime... Biz belki kıymetini bilmeden yaşadık, yanlış giden şeylere dur diyemedik, ama onlar başaracaklar...
Sadece ekmek olsa iyi, her şey arslanın ağzındayken bile :)